PhilPapers 2020 Anketine Cevaplarım

Berat Mutluhan Seferoğlu
24 min readNov 20, 2021

--

Bu blog gönderimde PhilPapers 2020 Survey’indeki sorulara verdiğim cevapları biraz açacağım. PhilPapers bir felsefe makale veri tabanı. 2009 yılında felsefecilerin kabul ettikleri felsefi pozisyonları onlara soran çok kapsamlı bir anket yapılmıştı ve 2020 yılında bu anketin yenisi -daha da fazla soruyu içeren bir şekilde- yapıldı. Bu gönderide yeni anketin sonuçlarından bahsetmeyeceğim. Sonuçlar üzerine konuşmadan sadece soruları cevaplayacağım.

PhilPapers en geniş kapsamlı felsefe makale veritabanlarından biridir.

Soru 1: A priori bilgi var mı yok mu?

Cevabım: Var demeye meyilliyim.

En azından bazı mantıksal bağlantıları ve bazı kavramları deneyimden almıyoruz. Deneyimin desteğine ihtiyaç duyduğumuz bazı durumlarda bile bilişsel mimarimizin bu deneyimi biçimlendirmesine ihtiyaç duyuyoruz. Yine felsefenin bize salt deneyimin verebildiğinden daha fazla bilgi verebildiğini düşündüğüm için a priori bilgi var demeye eğilimliyim.

Soru 2: Soyut nesneler konusunda Platonculuk mu nominalizm mi?

Cevabım: Matematiksel nesneler konusunda nominalistim. Ama özellikler konusunda içkinci realistim. Yani bunların Dünya’da bulunduklarını düşünüyorum.

Evreni aşan matematiksel nesneler fikrini oldum olası tuhaf buluyorum. Matematiksel doğruların da doğru kılıcıları olması gerekmeyen doğru türleri arasında olduğunu kabul ediyorum. Özellikler konusunda tam bir nominalizm de bana son derece tuhaf geliyor çünkü nesneler bir şeylere sırf belli özellikleri/yönleri sayesinde de neden olabiliyor. Özellikler nedensel etkileşimlere girebildiklerine göre var olmalılar.

Soru 3: Estetik değer objektif mi subjektif mi?

Cevabım: Objektif.

Ahlaka objektif diyen birinin estetik değere tamamen subjektif demesi için bir neden yok. Hemen hemen aynı argümanlar ikisinin de objektif olduğunu gösteriyor bana kalırsa. Örnek: Kapı gıcırtısının estetik değeri yok ama müziğin var. En azından bu ayrım objektif görünüyor. Ama her tür arasında objektif kriterlerle estetik karşılaştırma yapılabileceğini düşünmüyorum. Objektif kriterler daha çok tür içi değerlendirmede devreye giriyor. Yine türler arası değerlendirmeler, söz konusu türlerin amaçladıkları birbirlerinden çok farklıysa, meşru olmayabilir. Mesela korku filmlerini korku filmleri içinde, komedi filmlerini komedi filmleri içinde değerlendirmek gerekiyor olabilir. Tabi burada söylediğim her şeyin istisnaları var. Başyapıt olduğunu düşündüğümüz bir korku filmi vasat bir komedi filminden daha değerli olabilir mesela.

Soru 4: Felsefenin hedefi nedir (hangisi en önemli olan hedefidir)? Bilgelik, anlayış/kavrayış, doğruluk/bilgi, mutluluk, veya iyilik/adalet?

Cevabım: Anlayış/kavrayış.

Bilgelik ile anlayış/kavrayış arasında net bir fark göremedim ama buradaki bilgelik ‘pratik’ bilgelikse felsefenin ana hedefinin bu olduğunu düşünmüyorum. Doğruluk/bilgi demek isterdim ama felsefenin buna ulaştırması, arzulanabilir olsa da, çok muhtemel değil. Üstelik felsefenin ‘etrafımızı daha iyi görmemize’ katkı sağlaması bize doğru bir cevaplar listesi vermesinden daha önemli görünüyor. Mutluluk (eudaimonistik anlamda kullanırsak) felsefenin önemli faydalarından biri olabilir ama hedeflediği şeydir diyemem. Aynısı iyilik ve adalet için de geçerli.

Soru 5: Analitik-sentetik ayrımı, evet mi hayır mı?

Cevabım: Evet demeye meyilliyim.

Tanım gereği doğru olan önermelerle böyle olmayan önermeler arasında sezgisel olarak çok bariz bir fark var. Quine’ın bu ayrıma yaptığı eleştirileri de ilk gördüğüm andan beri güçsüz buluyorum. Ancak kararsızlığım hala devam ediyor. Özellikle de ‘salt tanımı gereği doğru olan’ ve ‘hiçbir şekilde böyle olmayan’ önermeler gibi katı bir ayrımın yapılabilirliği hakkında şüphelerim olduğu için. Ancak böyle keskin bir sınır olmasa bile her iki doğru türünün de bariz, paradigmatik örnekleri olduğunu düşünüyorum.

Soru 6: Hayvanları ve hayvansal ürünleri yemek (olağan koşullar altında hayvanları ve hayvansal ürünleri yemek izin verilebilir bir şey midir? Vejetaryenizm (hayır ve evet), omnivorizm (evet ve evet) ya da veganizm (hayır ve hayır)?

Cevabım: Kapsamıyla ilgili olarak kararsız olmakla beraber omnivorizm.

Bazı hayvanların ahlaki statülerinin yenmelerini gayrimeşru kılacak kadar yüksek olduğunu düşünüyorum ama bütün hayvanların bu tür bir ahlaki statüye sahip olduklarını da düşünmüyorum. Yine hayvansal ürünlerin üretimiyle ve tüketimiyle ilgili olarak prensipte bir problem olmadığını da düşünüyorum.

Soru 7: Epistemik gerekçelendirme konusunda içselcilik mi dışsalcılık mı?

Cevabım: Diğer. Karma bir görüş. Erdem epistemolojisi genel çerçevesini kabul ediyorum.

Gerekçelere erişimin bazı bilgi türlerinde gerekli olduğunu ve yine bazı bilgi türleri açısından delilci epistemik standartların meşru olduğunu düşünüyorum. Ancak algılama, hafıza ve benzeri bilişsel yetilerin gerekçelendirmedeki rolünü düşündüğümde bunlar konusunda dışsalcılığa meylediyorum. Sanırım söz konusu bilgi türünün sofistikasyonu arttıkça içselci gerekçelendirme teorilerine daha fazla meylettiğim söylenebilir.

Soru 8: Deneyim makinesine girer miydin?

Cevabım: Hayır.

İnsanlar olarak yaptıklarımızın, ilişkiye geçtiğimiz insanların, başarılarımızın gerçek olmasını önemsiyoruz. Dolayısıyla deneyim makinesine kalıcı bir şekilde — öncesiyle ilgili hafızamızı da yitirerek — girme imkanımız olsaydı kesinlikle girmezdim. Önemli olan tek şey yaşadığımız deneyimlerin ne hissettirdikleri değil, Dünya’da gerçek anlamda yarattığı farkın mahiyeti de önemli. Öte yandan deneyim makinesine ara sıra girip en çılgın hayallerimi — sahte olduğunun farkında olmakla beraber — gerçekleştirmeyi de isterdim. Ya da geçici bir amnezi yaşayarak fantastik bir evrende zaman geçirmeyi de aynı şekilde isteyebilirdim.

Soru 9: Dış dünya: şüphecilik, şüpheci olmayan realizm veya idealizm?

Cevabım: Şüpheci olmayan realizm.

Dış dünyanın varlığını biliyoruz. İşte bir el. İşte bir diğeri. Adam olana çok bile.

Soru 10: Yaya köprüsü (birini köprüden atmak aşağıdaki 5 kişiyi kurtaracak, ne yapmalısın?). Atmalı mısın atmamalı mısın?

Cevabım: Atmamalıyız.

Çift etki prensibini şu ya da bu şekliyle kabul ediyorum. Dolayısıyla tramvay probleminde istenmeyen bir yan sonuç olarak bir kişiyi feda edebilsek bile yaya köprüsü örneğinde bulunan kişi olayla tamamen alakasız ve biz bir şey yapmazsak yaşamını sürdürecek türden bir kişi olduğu için onu feda etmeye hakkımız yok.

Soru 11: Özgür irade konusunda bağdaşırcılık mı liberteryenizm mi yoksa özgür iradenin yokluğu mu?

Cevabım: Bağdaşırcılık.

Bunu söylerken bütün insanların özgür iradeleri olduğunu söylemek istemiyorum. Ağır akıl hastalığı gibi durumlarda insanların özgür iradelerinin ortadan kalkabileceğini ve tedavinin ardından bu yeteneğin geri gelebileceğini düşünüyorum mesela. Özgür iradeyle ilgili önemli olan şeyin kişinin kendi değerlerine/ideallerine uygun hareket edebilme yeteneği olduğunu düşünüyorum ve bu yetenek deterministik bir evrende de sahip olunabilecek bir yetenek.

Soru 12: Cinsiyet (gender): Biyolojik mi, sosyal mi yoksa psikolojik mi?

Cevabım: Hepsi.

Burada gender terimini toplumsal cinsiyet diye değil de cinsiyet diye çevirdim. Çünkü cinsiyetin tamamen biyolojik olduğunu söyleyen görüşlere karşı döngüselliğe düşen bir çeviri olurdu aksi. Biyolojik cinsiyetin (sex) gerçek olduğunu ya da en azından hakkında gerçekçi olmamızın en makul olduğu biyolojik kategorilerden biri olduğunu düşünüyorum. Gender teriminiyse daha çok biyolojik cinsiyet dışındaki cinsiyet özelliklerini nitelemek için kullanıyorum. Bu anlamdaki cinsiyet bile kısmen biyolojik çünkü biyolojik cinsiyet ikincil cinsiyet özelliklerini etkileyen nedensel bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca cinsiyetlerin kendilerine has bir psikolojik profilleri var ve trans bireyler beyan ettikleri cinsiyetin psikolojik özelliklerini ve hatta beyin yapılarını daha fazla taşıyor. Son olarak toplumsal olan cinsiyet normları ve cinsiyetlerden toplum tarafından beklenen şeyler de var. Bu nedenle birini seçmenin doğru olmayacağını düşünüyorum.

Soru 13: Ateizm mi teizm mi?

Cevabım: Ateizm.

Ateizmin makul olduğunu düşünme nedenlerimden ilki genel olarak natüralizmi ve fizikalizmi makul bulmam. Bunun dışında spesifik Tanrı tasavvurlarının da problemleri var (sıfatlar arası çelişkiler gibi). Bir de Dawkins’in popülerleştirdiği karmaşıklıktan argümanın temelde yatan varlığın karmaşık olmaması gerektiğini gösteren iyi bir argüman olduğunu düşünüyorum. Tabi bunu söylemek için önce ilahi basitlik sıfatıyla ilgili problemler olduğunu ve teistlerin ilahi basitliği reddetmeleri gerektiğini göstermemiz lazım. Şahsen bunun yapılabileceğini düşünüyorum.

Soru 14: Bilgi konusunda ampirizm mi rasyonalizm mi?

Cevabım: Diğer. İki görüşün bir kombinasyonu.

Bu soru biraz muğlak. Ampirizmi ve rasyonalizmi nasıl tanımladıklarını yazmamışlar. Tahminimce ampirizm sentetik a priori bilgi diye bir şeyin olmadığı tezi gibi burada. Bunu reddediyorum. Felsefi bilginin deneyime dayandığı zaman bile salt deneyim kaynaklı olmadığını düşünüyorum mesela.

Soru 15: Bilgi iddiaları konusunda rölativizm mi bağlamsalcılık mı bağlamdan bağımsızcılık (invariantism) mı?

Cevabım: Kararsız.

Bağlamsalcılığın da bağlamdan bağımsızcılığın da bana göre cazip tarafları var. O yüzden bu konuda belli bir pozisyonu savunmuyorum.

Soru 16: Doğa yasaları konusunda Humeculuk mu Humecu olmayan görüş mü?

Cevabım: Humecu olmayan görüş.

Doğadaki nesnelerin doğaları itibariyle sahip oldukları eğilimler ve nedensel güçler var. Doğa yasaları bunları tasvir eden genellemeler. Bir elektron elektronlara has nedensel güçlere ve eğilimlere sahip olmadan elektron olamaz. Dolayısıyla elektronlar varsa zorunlu olarak belli şekillerde davranmaları gerekiyor. Bu da Humecu olmayan görüşün bir türü.

Soru 17: Klasik mantık mı klasik olmayan mantık mı?

Cevabım: Klasik olmayan mantığa meylediyorum.

Klasik olmayan mantık deme nedenim hakiki çelişkilerin doğru olabileceğini düşünmem değil. Relevant logic’e meylediyorum ve modal mantıkları klasik mantığın dışında alırsak onları da kabul ediyorum.

Soru 18: Hayatın anlamı: Objektif mi, yok mu, yoksa subjektif mi?

Cevabım: Objektif.

Hayatın anlamı sorusunu ‘Nasıl bir hayat iyi hayattır?’ sorusu olarak anlıyorum. Bu sorunun objektif olarak doğru cevapları olduğuna göre hayatın anlamı sorusunun da objektif ve doğru cevapları var.

Soru 19: Zihinsel içerik konusunda içselcilik mi dışsalcılık mı?

Cevabım: Dışsalcılığa meylediyorum.

Zihinsel durumlarımız dış dünyayla ilgili olduklarına göre içerikleri sadece kafamızın içinde olmamalı şeklindeki sezgiyi güçlü buluyorum. Ama tartışmaya yeterince aşina olmadığım için konu hakkında fazla fikrim yok.

Soru 20: Metaetikte ahlaki anti-realizm mi yoksa ahlaki realizm mi?

Cevabım: Ahlaki realizm.

Burada ahlaki realizmden kasıt ne tam olarak bilmiyorum. ‘Güçlü’ (robust) ahlaki realizmlerden bahsediyorsak o anlamda realist olduğumdan emin değilim. Ancak objektif ahlaki doğruların olduğunu savunduğum için seçenekler arasında en yakın olduğum ahlaki realizm.

Soru 21: Metafelsefi gayri-natüralizm mi metafelsefi natüralizm mi?

Cevabım: Metafelsefi natüralizm.

Metafelsefi natüralizm bilimlerden gelen verilerin felsefi problemlerle ilgili olarak önemli seviyede fark yaratabildiği tezi. Aşırı ve ılımlı versiyonları var. Aşırı versiyonlar cevabın neredeyse tamamen bilimsel veriler tarafından verildiğini iddia ediyor. Ilımlı versiyonlarsa bilimin önemli olduğunu ama tamamen cevabı belirleyici bir rolünün de olmadığını, hatta alandan alana bilimin hiçbir belirleyici gücü olmayabileceğini savunuyor. Ben ılımlı metafelsefi natüralizmlere meylediyorum.

Soru 22: Zihin konusunda fizikalizm mi gayri-fizikalizm mi?

Cevabım: Fizikalizm.

Fizikselin tanımının belirsizliğiyle ilgili problemleri bir kenara bırakırsak zihnin fiziksel olduğunu düşünmek için güçlü nedenlerimiz var. Hiç değilse zihnin doğal dünyadan radikal bir kopma teşkil etmediğini düşünüyorum. Yine zihnin fiziksel olmasının zihinsel durumların nedensel açıdan etkin olmasını daha iyi açıklayacağını düşünüyorum.

Soru 23: Ahlaki bilişselcilik mi ahlaki gayri-bilişselcilik mi?

Cevabım: Ahlaki bilişselcilik.

Ahlaki yargılarda bulunduğumuzda doğru ya da yanlış olabilecek türden yargılarda bulunuyoruz. Sadece belli türden tavırları dışavurmuyoruz (duygular, kabul ettiğimiz normlar vs.). Gündelik ahlaki dili kullanma biçimimiz de güçlü bir şekilde bilişselciliği ima ediyor.

Soru 24: Ahlaki motivasyon konusunda içselcilik mi dışsalcılık mı?

Cevabım: İçselcilik (ama dışsalcılığa çok yakın bir içselcilik)

İçselciliği savunuyorum çünkü ahlaki inançlar yapıları gereği kişiye belli şekillerde eylemde bulunma eğilimi veren şeyler. Ancak savunduğum içselcilik dışsalcılığa çok yakın çünkü belli türden psikolojik yetilere/eğilimlere sahip olmamanız halinde (psikopat olmanız, motivasyon güçlükleri yaşamanız vs.) sahip olduğunuz ahlaki inançların motive edici gücü aşırı sınırlı olabiliyor. Bu nedenle ahlaki inançların tek başlarına verdikleri motivasyon davranışlarımızı yönlendirme konusunda epey yetersiz olabilir.

Soru 25: Newcomb’un problemi: bir kutu mu yoksa iki kutu mu?

Cevabım: Kararsızım. Problemi biliyorum ama üzerine düşünmedim.

Soru 26: Normatif etik: sonuççuluk, erdem etiği veya deontoloji?

Cevabım: Erdem etiği.

Erdem etiğinin diğer normatif etik teorilerini de içine alan kapsamlı bir normatif etik çerçevesi sunduğunu düşünüyorum. Erdemli kişinin doğru türden durumlarda sonuççu ahlaki akıl yürütmelere de deontolojik ahlaki akıl yürütmelere de başvurması gerekiyor zira. Ahlakın tamamını sadece deontolojiye veya sonuççuluğa indirgeyemediğimiz ama bu ikisinin iyi taraflarını erdem etiğine entegre edebildiğimiz için erdem etiğine meylediyorum kısacası.

Soru 27: Algısal deneyim konusunda duyu verisi teorisi mi, temsilcilik mi, kualia teorisi mi yoksa ayırıcılık mı (disjunctivism)?

Cevabım: Temsilciliğe meylediyorum ama konu hakkında bilgim sınırlı.

Temsilciliğin (duyusal deneyimin dış dünyayı temsil ettiği veya bir şekilde yansıttığı görüşünün) sağduyuya en yakın algı teorisini sunduğunu düşünüyorum. Bunun ötesinde temsilciği seçmek için sağlam gerekçelere sahip değilim.

Soru 28: Kişisel özdeşlik konusunda biyolojik görüş mü, psikolojik görüş mü, yoksa başka bir olgu (further-fact) görüşü mü?

Cevabım: Psikolojik görüşe meylediyorum.

Psikolojimizin olduğumuz kişiyi olduğu kişi yapan ana faktör olduğunu düşünüyorum. Kişisel özdeşlik konusunda önemsediğimiz şey psikolojimiz (hatıralar, psikolojik yetenekler vb.) Ama öte yandan kişi devamlılığı için fiziksel devamlılığın gerekli olduğunu da düşünüyorum. Dolayısıyla bana göre ışınlanma durumunda ölüyoruz, psikolojimizi bir bilgisayara yükleyip bedenimizi yok ettiğimizde ölüyoruz vb. Psikolojik ve biyolojik görüşlerin bir melezini savunduğum da düşünülebilir.

Soru 29: Hangi felsefi metodlar en kullanışlıları ve önemli olanları? Kavramsal analiz, kavramsal mühendislik, ampirik felsefe, deneysel felsefe, formel felsefe, sezgi temelli felsefe, dil temelli felsefe?

Cevabım: Kavramsal mühendislik, ampirik felsefe, sezgi temelli felsefe ve dil temelli felsefe.

Formel felsefenin önemi konusunda kararsızım (formel araçlar konusunda yeterince bilgim olmadığı için). Özellikle de formel araçlar olmadan ne kadar felsefe yapabiliriz, formel araçlar sadece belli açılardan kolaylık mı sağlıyor yoksa vazgeçilmez bir önemleri mi var bunu bilmiyorum. Deneysel felsefenin genel olarak önemli sonuçlar veremediğini düşünüyorum, özellikle de felsefi sezgilerin kültürlerarası ciddi oranda paylaşılmasından dolayı.

Kavramsal analiz konusunda genel olarak şüphelerim var. Felsefecilerin genelde kavramsal analizle değil de kavramsal mühendislikle meşgul oldukları yönünde Herman Cappelen’in söyledikleri bana son zamanlarda makul görünüyor.

Kullanışlı/önemli gördüğüm yöntemlere gelelim. Sezgi temelli felsefeyi önemsiyorum çünkü genel olarak felsefenin bundan kaçınabileceğini sanmıyorum. Bu dediğim kavramsal mühendislik savunucularının dediklerine ters düşüyor. Mesela Cappelen kavramsal mühendisliği sezgi temelli felsefeye bir alternatif olarak ortaya koyuyor ve felsefede aslında sezgilerin önemli bir rol oynamadığını belirtiyor — görünenin aksine. Bense kavramsal mühendisliğin sezgi temelli felsefe yaparken yaptığımız şey olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla bu yaklaşımları zıt yaklaşımlar olarak görmüyorum. Ampirik felsefenin önemi günümüzde bariz zira hemen hemen bütün bilimlerin felsefe açısından önemli sonuçları var ve bunlara duyarsız bir şekilde felsefe yapmamız çoğu alanda sorumsuzluk olur. Dahası, ilerleme katetmek konusunda ampirik veriye açık alanların daha başarılı olduğunu da düşünüyorum. Dil temelli felsefe de özellikle metafizik ve zihin felsefesinde yapmak durumunda olduğumuz bir şey. Bütün felsefi problemlerin dil felsefesi problemlerine bağlandığı noktalar var neredeyse.

Soru 30: Felsefede ilerleme var mı yok mu? Varsa çok mu az mı?

Cevabım: İlerlemenin çok olduğunu düşünüyorum.

Bu cevabım şaşırtabilir o yüzden kastettiğim şeyi biraz açmam gerek. Bir kere temel problemlerin büyük oranda çözüldüğünü düşünmek gibi bir hezeyanda değilim. Ancak problemleri geçmişe kıyasla çok daha iyi anlıyoruz, pek çok tartışmada da kayda değer ilerlemeler kaydettik. En azından çıkmaz sokak olan pozisyonları biliyoruz büyük oranda.

Soru 31: Siyaset felsefesi: komüniteryenizm mi, egaliteryenizm mi, yoksa liberteryenizm mi?

Cevabım: Liberteryenizm.

Siyaset felsefesi konusundaki yaklaşımım doğal haklar yaklaşımının bir türü. Tabi doğal hakların ihlalleri hiçbir şekilde meşru olmayan şeyler olduğunu savunmuyorum. Eğer liberteryenlerin savunduğu tarzdaki kapitalizmin -doğal haklar açısından düşününce meşru olsa bile- insanlığın refahını ciddi bir şekilde düşüreceğini düşünseydim liberteryenizmi savunmazdım.

Soru 32: Özel isimler konusunda Millcilik mi Fregecilik mi?

Cevabım: Kararsızım. Konu hakkında yeterli bilgim yok.

Soru 33: Irklar gerçek değil mi, sosyal mi, biyolojik mi?

Cevabım: Biyolojik.

Irkların temelde biyolojik açıdan kullanışlı kategoriler olduklarını düşünüyorum. Türler ve cinsiyet konusunda da aynısını düşünüyorum ama bunun bir tür özcülüğü gerektirdiğini düşünmüyorum. Temelde ırkların genetik özellik bulutsuları (cluster) olduklarını kabul ediyorum ve ırklar arasında geçişlilik olduğunu da düşünüyorum. Bunun yanı sıra biyolojik ırk kategorilerinin sağduyusal ırk kategorilerinden farklı olabileceklerini de düşünüyorum. Mesela yüzeyde aynı ırktan olan kişilerin popülasyon genetiği verilerine bakacak olursa farklı ırklardan olabileceklerini düşünüyorum. Sağduyu kategorileriyle biyolojik kategoriler arasında birebir örtüşme olmayabileceğini öne sürüyorum yani.

Soru 34: Bilimsel realizm mi yoksa bilimsel anti-realizm mi?

Cevabım: Bilimsel realizm.

Bilimsel realizm hem mevcut bilimsel pratiklerimizin büyük oranda varsaydığı görüş (gerçi anti-realist diyebileceğim fizikçiler gördüm). Dahası, mevcut teorilerimizin en azından geçmiş teorilere kıyasla daha doğru olduklarını düşünmek için iyi gerekçelerimiz olduğunu düşünüyorum. Yapısal realizm tarzı bir görüşün büyük oranda doğru olduğunu kabul ediyorum. Ancak realizmi sadece matematiksel örüntülerle sınırlandırmayı da tercih etmiyorum Hacking’in entite realizmini güçlü bulduğum için.

Soru 35: Işınlanma (yeni maddeyle) — ölüm mü sağkalma mı söz konusu?

Cevabım: Işınlanan kişi ölür.

Kişisel özdeşlik için sadece psikolojik devamlılığın gerektiğini düşünsek bile sonuç bu oluyor bence. Sonuçta yeni yaratılan psikoloji eskisinin aynısı olsa bile nedensel olarak eski psikolojiyle bağlantılı değil. Bunun yanı sıra ışınlanmanın ölüm anlamına gelmediği psikolojik devamlılık teorileri yanlışlıkla birden fazla kişinin ortaya çıkması halinde kişinin öleceği gibi garip bir sonuca da yol açıyor. Zaten kişisel özdeşlik için bir tür fiziksel devamlılığın gerektiğini de söylemiştim. Ancak psikolojik görüşü savunanların bile ışınlanmanın ölüm anlamına geleceğini savunmaları daha makul bence.

Soru 36: Zamanın A-teorisi mi B-teorisi mi?

Cevabım: B-teorisine meylediyorum.

Görelilik teorisini anlamamızın en makul yolu B-teorisini tercih etmemizi gerektiriyor. Bunun dışında B-teorisi lehinde felsefi argümanlar da var ama ben bu felsefi argümanları pek güçlü bulmuyorum. Tartışmanın büyük oranda görelilik teorisini nasıl anlamamız gerektiği ve genel olarak fizik teorilerinin birbirleriyle nasıl birleştirileceği meselesinde düğümlendiğini düşünüyorum.

Soru 37: Tramvay problemi (ileride beş kişi var, diğer rayda bir kişi var, diğer raya geçiş ray değiştirmeyi gerektiriyor, ne yapmanız gerekiyor?) ray değiştirmeli misiniz değiştirmemeli misiniz?

Cevabım: Ray değiştirmeliyiz.

Çift-etki prensibinin belli bir versiyonunu kabul ediyorum. Eğer beş kişiyi kurtarmanız istenmeyen bir sonuç olarak bir kişinin ölümüne yol açacaksa yaptığınız şeyin ahlaki statüsü cinayetle aynı değil. Mesela hastanelerdeki ve savaşlardaki ödün vermeleri düşünün. Çok sayıda insanın kurtulması için az sayıda insanın ölmesine izin verebiliyoruz. Bu tarz ödünlerin verilememesi halinde ahlaki seçimler yapmakta aşırı zorlanırdık.

Soru 38: Doğruluk: epistemik mi, denk düşme mi, deflasyonist teori mi?

Cevabım: Çoğulcu teoriler ve deflasyonizm?

Doğruluğun semantik olarak spesifik bir rol oynayan semantik bir özellik olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda deflasyonizme yakınım. Ancak farklı alanlarda doğruluğun farklı şekillerde anlaşılması gerektiğini de düşünüyorum. “Genel olarak doğruluk” semantik bir özellik. Ama spesifik alanlardaki doğruluğun metafiziksel koşulları olabileceğini düşünüyorum. Mesela dış dünyayla ilgili doğrularda denk düşme teorisinin, matematik ve ahlak konusundaysa epistemik teorilerin doğru olabileceğini kabul ediyorum.

Soru 39: Muğlaklık epistemik midir, semantik midir, metafiziksel midir?

Cevabım: Epistemik değil. Semantik ve metafiziksel arasında kararsızım.

Epistemik görüş muğlak kavramlarla ilgili net sınırların olduğunu ancak bunları bilemeyeceğimizi savunuyor. Ben bu görüşü inanılmaz buluyorum. Semantik görüş ve metafiziksel görüş arasında net bir ayrıma gidebileceğimizden de emin değilim. Çünkü deflasyonist realizmin belli türlerinde semantik muğlaklık aynı zamanda metafiziksel muğlaklığa da işaret ediyor.

Soru 40: Zombiler tasavvur edilemez mi, tasavvur edilebilir olmakla beraber metafiziksel olarak imkansız mı, yoksa metafiziksel olarak mümkün mü?

Cevabım: Kararsızım. Tasavvur edilemez seçeneği git gide daha güçlü gelmeye başlıyor.

Eskiden olsa tereddütsüz bir şekilde tasavvur edilebilir ama metafiziksel olarak imkansız derdim. Ancak tasavvur edilebilirlik ve mümkünlük arasındaki bağlantıya dair literatüre biraz daha bakma fırsatı buldum son birkaç yılda. Mesela fizikselin ve insan vücudunun doğasına dair tam bir kavrayışımız olsaydı zombileri tasavvur edilebilir bulur muyduk? Fizikalizm doğruysa muhtemelen hayır. Tasavvur edebildiğini söyleyenler, fizikalizm doğruysa şayet, bunu eksik veriyle yapmış ve dolayısıyla bir tür tasavvur edebilme illüzyonu yaşamış olabilirler.

Soru 41: Kürtaja (ilk üç ay, özel bir durum söz konusu değil) izin verilebilir mi izin verilemez mi?

Cevabım: İzin verilebilir.

Kişisel özdeşlik konusunda psikolojik görüşlere meyletmem kişilerin de belli psikolojik yeteneklere sahip varlıklar olduğu sonucunu doğuruyor. Bunun yanı sıra beden mülkiyeti konusunda güçlü bir doğal haklar görüşünü savunmam da kürtajın izin verilebilir olduğunu düşünmeme neden oluyor. Tabi bu a) Embriyoya her şeyin yapılabileceğini (Mesela embriyolarla masa tenisi oynamamız hala yanlış), b) İlk üç aydaki kürtajda hiçbir koşul altında ahlaken problem olmadığını söylememi gerektirmiyor.

Soru 42: Estetik deneyim kendine has bir deneyim çeşidi mi (sui generis), haz alma deneyimi mi yoksa bir tür algılama mı?

Cevabım: Kendine has bir deneyim çeşidi demeye meyilliyim.

Estetik deneyim sadece estetik hazza indirgenemeyecek bir şey. Mesela bir eserin estetik değeri haz yaratmasından değil korkutucu olmasından da kaynaklanıyor olabilir. Bunun yanı sıra estetik deneyimin bir algı türü olamayacak kadar algıdan farklı olduğunu da düşünüyorum. Sonuçta estetik deneyim için bir duyu organımız yok. Estetik nitelikler de algılayabildiğimiz diğer niteliklerden son derece farklı.

Soru 43: Bilginin analizi konusunda gerekçelendirilmiş doğru inanç analizi mi, başka bir analiz mi, analiz karşıtlığı mı?

Cevabım: Analiz karşıtlığı demeye meyilliyim.

Her şeyden önce bilginin bir özü olduğunu düşünmüyorum. Dahası, farklı alanlardaki bilgi standartlarının farklı olması nedeniyle bilginin tek bir tanımını yapamayacağımızı da düşünüyorum. Gettier Problemi konusundaki literatürün genel durumu da dediğimi destekliyor bence.

Soru 44: Teizm lehindeki argümanlardan hangisi en güçlüsü? Tasarım mı, kozmolojik argüman mı, ontolojik argüman mı, ahlak argümanı mı yoksa pragmatik argümanlar mı?

Cevabım: Bilinç argümanları ve hassas ayar argümanı (tasarım argümanının bir türü yani)

Bilinç genel olarak natüralist görüşler açısından sıkıntı yaratan bir problem. Fizikselin de, zihinselin de net bir tanımına sahip değiliz. Natüralist görüşlerin en makul olanlarında bilinç temel bir fenomen olmadığı için sırf bilincin varlığının bile teizm lehinde bir derece delil teşkil ettiğini düşünüyorum. Hassas ayarın da diğer argümanlara kıyasla hakiki bir güçlüğü ortaya koyduğunu düşünüyorum. Tabi bu her iki argümanı da son kertede güçlü bulduğum anlamına gelmiyor. En güçlü olanlar bunlar diyorum sadece.

Soru 45: İnançlar mı yoksa credencelar (credence terimini Türkçe’ye çeviremedim) mı daha temel?

Cevabım: İkisi de demeye meyilliyim.

Credenceların belli bir dereceyi aşması halinde inanç haline geldiklerini düşünmüyorum. Yüksek credence sahibi olduğunuz bir önermeye inanmayabileceğiniz gibi düşük credence sahibi olduğunuz bir önermeye inanabileceğinizi de düşünüyorum. Bu nedenle ikisi de birbiri cinsinden tanımlanamayan, eşit derecede temel şeyler.

Soru 46: İdam cezası izin verilebilir midir değil midir?

Cevabım: İzin verilebilir demeye meyilliyim.

En azından bazı suçlar için adil olan cezanın idam olduğunu düşünüyorum. Ama buna rağmen mevcut devletlerin idam cezası verme yetkileri olmaması gerektiğini de pragmatik gerekçelerle kabul ediyorum.

Soru 47: Nedensellik: Yok mu, karşıolgusal/fark yaratma görüşü mü, primitif bir şey mi, yoksa süreç/üretim görüşü mü?

Cevabım: Üretim görüşü demeye meyilliyim.

Yok seçeneği kesinlikle makul gelmiyor. Karşıolgusal nedensellik teorisinin bilindik sıkıntılarından sağ çıkamadığını düşünüyorum. Fark yaratma teorisi nedensellik metafiziğine dair pek bir şey söylemiyor. Primitivist görüş nedenselliği açıklayan hiçbir başka şeyin olmadığını kabul etmemizi gerektiriyor. Ama nesnelerin nedensel güçleri olduğunu kabul ettiğim için nedenselliği bunlarla açıklayabileceğimizi düşünüyorum. Sanırım bu görüşü en iyi yansıtan da üretim görüşü.

Soru 48: Çin Odası Çince’yi anlıyor mu anlamıyor mu?

Cevabım: Anlamıyor.

Anlıyor diyen hatırı sayılı sayıda felsefeci olmasına çok şaşırdım. Arkadaşlar şaka yapıyorsunuz herhalde. Böyle bir şey olabilir mi?

Soru 49: Kavramlar konusunda ampirizm mi doğuştancılık (nativism) mı?

Cevabım: Kararsız.

Bütün kavramların doğuştan geldiğini düşünmüyorum ama bazılarının doğuştan geldiğini ve belli bir kavramlar altyapısının biyolojimize içkin olduğunu düşünmek de makul geliyor. Yine de konu hakkındaki literatüre hakim olmadığım için kararsızım.

Soru 50: Bilinç konusunda işlevselcilik mi, eleyici materyalizm mi, düalizm mi, panpsişizm mi yoksa özdeşlik teorisi mi?

Cevabım: Kararsızım.

Avustralya materyalistlerinin (Armstrong ve Lewis) de söylediği üzere işlevselcilikle özdeşlik teorisinin bağdaştığını düşünüyorum. Bu tür bir özdeşlik teorisi makul bir seçenek bana kalırsa. Öte yandan panprotopsişizme (özellikle proto-bilincin aşırı mütevazı bir bilinçlilik türü olduğu versiyonlarına) sempatim var.

Soru 51: Süreklilik hipotezinin belli bir doğruluk-değeri var mı?

Cevabım: Kararsızım. Konu hakkında bilgim yok.

Soru 52: Kozmolojik hassas ayarın açıklaması nedir: hassas ayarın yokluğu, tasarım, çoklu evrenler veya açıklamasız (kaba) olgu?

Cevabım: Hassas ayarın yokluğu ve çokluevrenler arasında gidip geliyorum.

Hassas ayar diye bir şey gerçekten varsa hem Tanrı’nın hem de çokluevrenlerin varlığını daha muhtemel kılacağını düşünüyorum. Ama Tanrı’nın var olmadığını düşündüğüm için çoklu evrenlerin açıklamasının tasarım olduğunu söyleyemem. Çoklu evrenler aleyhindeki itirazlar inanılmaz zayıf ayrıca. Hassas ayarın var olmamasının da makul bir seçenek olduğunu özellikle Tufan hocanın hassas ayar tartışmasına Hume’un mucizeler hakkındaki tartışmasını uyarladığı argümanından sonra sempati duymaya başladım. Burada kilit nokta şu: Diyelim ki bir ateistsiniz. Hassas ayarın olmaması mı daha muhtemel yoksa hassas ayar diye bir şeyin gerçekten olması ve sizin hassas ayarlı bir evrende bulunmanız mı? Temel fiziğin belli açılardan yanlış çıkması hassas ayarlı bir evrenden çok daha muhtemel olduğuna göre bu konuda yanılmamız daha muhtemel olmalı.

Soru 53: Çevre etiği konusunda antroposentrizm mi yoksa antroposentrik olmayan görüşler mi?

Cevabım: Çevrenin kendi içinde değeri olduğunu düşündüğüm için antroposentrik olmayan görüşlerin nihai anlamda doğru olduğunu düşünüyorum. Ama kamu politikası açısından antroposentrist çevre etiklerini esas almamız gerektiğini savunuyorum.

Soru 54: Genişletilmiş zihin: evet mi hayır mı?

Cevabım: Konu hakkında yeterli bilgim yok.

Soru 55: Matematiğin temelleri: kümeler teorisi mi, biçimselcilik mi, inşacılık/sezgicilik mi, mantıkçılık mı, yapısalcılık mı?

Cevabım: Konu hakkında yeterli bilgim yok.

Soru 56: Cinsiyet kategorilerini revize mi edelim, koruyalım mı, elimine mi edelim?

Cevabım: Revize edelim.

Cinsiyet kategorileri konusunda radikal revizyonizmi savunmuyorum. Oldukları şekilde bile gayet kullanışlılar ve büyük oranda makuller. Ama a) Biyolojik açıdan yanlış olan, b) Psikolojik açıdan yanlış olan, c) Ahlaki açıdan sıkıntı yaratan tarafları da var bu kategorilerin. Bu tarafların törpülenmesi gerek.

Soru 57: Niyetliliğin/hakkındalığın kaynakları konusunda: fenomenal görüş, primitif görüş, çıkarımsalcılık, yorumculuk, veya nedensel/teleolojik görüş?

Cevabım: Fenomental görüşü ve primitif görüşü reddediyorum. Kalanların tamamı doğru cevabı belli açılardan yakalıyor bence. Ama onların da her biriyle ilgili şüphelerim var. Nihayetinde kararsızım diyebilirim. Sadece neyi kabul etmediğimi biliyorum.

Soru 58: Bilincin zor problemi diye bir şey var mı?

Cevabım: Görünüşe göre var. Son kertede var mı bilmiyorum.

Görünüşe göre var çünkü bilinç ve fiziksel nesneler hakkındaki kavramlarımızı oldukları şekilde kullanmaya çalıştığımızda arada bir kopukluğun olduğu bariz. Ama son kertede hakiki bir problemin olduğunu söyleyebilmemiz için bilinç ve fiziksellik kavramları hakkında tam bir kavrayışa sahip olmamız gerek. Bu kavrayışa sahip değiliz. O nedenle ortada hakiki bir problem olup olmadığı belli değil.

Soru 59: İnsan genetik mühendisliği izin verilebilir bir şey midir izin verilemez bir şey mi?

Cevabım: İzin verilebilir.

İnsanların bedenlerinin sahipleri oldukları yönündeki görüşe bakacak olursak yetişkinler üzerindeki genetik mühendisliği uygulamalarına izin verilebilir olduğu bariz görünüyor. Çocuklar biraz daha ilginç bir konu ancak onlarla ilgili olarak da ciddi bir problem olmadığını düşünüyorum.

Soru 60: Hume’un görüşü neydi? Şüpheci mi yoksa natüralist mi?

Cevabım: Emin değilim. Klasik okuma şüpheci olduğu yönünde ama şu anda popüler olan görüş natüralist olduğu yönünde. Ben de natüralist demeye meyilliyim.

Soru 61: Ölümsüz olmayı seçer miydiniz?

Cevabım: Evet. Özellikle de istediğim zaman ölebilmem gibi bir seçeneğim varsa. Hayatın genel olarak iyi bir şey olduğunu ve sonlu olması gibi sonsuz olmasının da değerini düşürmeyeceğini düşünüyorum.

Soru 62: Seviyeler arası metafizikle ilgili olarak hangisi daha kullanışlı? Temellendirme mi, ardgelim mi (supervenience), özdeşlik mi yoksa gerçekleştirme mi?

Cevabım: Temellendirme demeye meyilliyim.

Ardgelim fiziksel ve zihinsel arasındaki ilişkiyi tasvir etmek açısından fazla zayıf. Özdeşlik ise fazla güçlü olmakla beraber sınırlılıklara sahip. Gerçekleştirme (realization) ile temellendirme (grounding) arasındaki farkı nasıl ifade edebileceğimizi bilmiyorum ama bu ikisi bana çok benzer kavramlarmış gibi geliyor.

Soru 63: Gerekçelendirme konusunda sonsuzculuk mu güvenilirlikçilik mi, güvenilirlikçi olmayan temelcilik mi yoksa bağdaşımcılık mı?

Cevabım: Kararsızım.

Genel olarak erdem epistemolojisine meyilliyim ve erdem epistemolojisinin gerekçelendirme “teorisi” içselci ve dışsalcı gerekçelendirme teorilerinin ikisine de indirgenemeyecek türden bir teori bana kalırsa. Sonsuzculuğu reddediyorum. Ama diğerlerinden herhangi birini kabul ettiğimi veya reddettiğimi tam anlamıyla söyleyemem.

Soru 64: Kant’ın görüşü neydi: Tek dünya mı iki dünya mı?

Cevabım: Tek dünya görüşüne meyilliyim ama bunu savun deseniz savunamam. Her iki görüşü de savunan saygın Kant uzmanları var sonuçta ve tartışmaya yeterince aşinalığım yok.

Soru 65: Hukuki gayri pozitivizm mi yoksa hukuki pozitivizm mi?

Cevabım: Tartışma genel olarak anlamlı gelmiyor bana. Yasaların meşruiyeti ve bağlayıcılığı olabilmesi için çeşitli normlara uyması gerekiyor bu anlamda gayri pozitivist görüşlere (doğal hukuk ve diğerleri) katılıyorum. Ama belli başlı normlara uyup uymamanın bir düzenlemeyi yasa olmaktan çıkaracağını da düşünmüyorum. Sanırım yasanın doğası konusunda pozitivizme yakın olduğum anlamına geliyor bu.

Soru 66: Maddi oluşturma konusunda kısıtlamacılık mı nihilizm mi evrenselcilik mi?

Cevabım: Soru anlamsız.

Kompozisyon tartışması felsefede anlamsız bulduğum az sayıdaki tartışmadan biri. Günlük dil kesinlikle kısıtlamacılığı varsayıyor. Ama sırf bunu söyleyerek tartışmayı bitiremiyoruz. Felsefi açılardan taraflardan birini haklı ya da haksız çıkarabilecek türden gerekçeler sunmamız mümkün görünmüyor.

Soru 67: Metaontolojide anti-realizm mi deflasyonist realizm mi yoksa ağır siklet realizm mi?

Cevabım: Bazı şeylerin varlığıyla ilgili olarak (nedensellik gibi) ağırsiklet reakizm. Bazı şeylerin varlığıyla ilgili olaraksa (günlük nesneler gibi) deflasyonist realizm.

Bitirme tezimi de bu konu üzerine yazıyorum. Bazı şeylerin gerçek olup olmadığı konusundaki tartışmalar önemli (substantive) ve bu şeylerle ilgili olarak varlıklarını kabul ediyorsam ağırsiklet realistim. Ama bazı şeylerin gerçek olup olmadığı konusundaki tartışmalar (masa sandalye gibi günlük nesneler) önemsiz ve salt dilsel tartışmalar bana göre. Onlar konusunda deflasyonist bir tavra sahibim haliyle.

Soru 68: Felsefe tarihindeki yöntemlerden hangisini tercih ediyorsunuz? Bağlamsal/tarihselci yöntem mi yoksa analitik/rasyonel rekonstrüksiyon mu?

Cevabım: İkisi birden ama esas meylettiğim analitik/rasyonel rekonstrüksiyon.

Bunun nedeni felsefe tarihinde ilgimi cezbeden şeyin tarihteki felsefecilerin pozisyonları ve bu pozisyonlar lehindeki argümanları olması. Tarihi ayrıntılar ve bağlam ilgi çekici olabilir ama argümanları ve pozisyonları anlamamıza hizmet etmedikleri sürece önemleri ikincil.

Soru 69: Siyaset felsefesinin yöntemi olarak hangisini tercih ediyorsunuz? İdeal teori mi ideal olmayan teori mi?

Cevabım: İdeal olmayan teori

İkisinin de yeri var tabi. İdeal teorinin ana faydası ahlaki varsayımları açık hale getirmek. Ama nihayetinde bir ideolojiyi ya da politikayı savunacaksak ideal koşullara değil bu dünyaya bakmamız gerekiyor. İdeal olarak “doğru” çıkan ama ideal olmayan teori tartışmalarında “falsolu” çıkan bir siyasi görüşün pek de önemi yok.

Soru 70: Zihnin bir bilgisayara yüklenmesi durumunda (beyin dijital emülasyonla değiştiriliyor) ölür müyüz yoksa sağkalır mıyız?

Cevabım: Ölürüz.

Bu durumda öleceğimiz -ışınlanmadaki gibi- bana o kadar bariz geliyor ki saf psikolojik devamlılık teorilerini kabul edemiyorum her ne kadar psikolojik devamlılığın sağkalım için gerekli olduğunu düşünsem de.

Soru 71: Ahlaki prensipler konusunda tikelcilik mi genelcilik mi?

Cevabım: Kararsızım.

Erdem etiğini savunduğum için tikelcilik cazip geliyor ama erdem etiğinin genelciliği dışlaması gerektiğinden de emin değilim. O yüzden kararsızım.

Soru 72: Ahlak konusunda gayri natüralizm mi, inşacılık mı, natüralist realizm mi yoksa hata teorisi mi?

Cevabım: Gayri natüralist görüşlerle ahlaki gerçeklerin doğal gerçeklere indirgenmediği ahlaki natüralizm türleri arasında anlamlı bir fark olmadığını düşünüyorum. İki seçeneği de kabul ettiğim söylenebilir — özellikle natüralizmi nasıl tanımladığımıza bağlı olarak.

Soru 73: Normatif kavramlardan hangisi daha temel? -meli -malı mı (ought), gerekçeler mi, değer mi yoksa uygunluk mu?

Cevabım: Kararsızım.

Bütün seçeneklere sempati beslediğim tartışmalardan biri bu. Belli bir cevabı olmayabilir bile. Ya da tek bir temel normatif kavram olmayabilir.

Soru 74: Diğer zihinler (bu gruplardan hangilerinin bazı üyeleri bilinçlidir?) Yetişkin insanlar? Yeni doğmuş bebekler? Kediler? Balıklar? Sinekler? Solucanlar? Bitkiler? Temel parçacıklar? Mevcut yapayzekalar? Gelecekteki yapay zeka sistemleri?

Cevabım: Bu soruyu iki şekilde anlamak mümkün bana kalırsa. İlki bu varlıklardan hangilerinin niteliksel bilince (qualia) sahip olduğu. İkincisiyse bu varlıklardan hangilerinin kendilik bilincine, kısmen rasyonaliteye sahip olduğu — yani hangilerinin kişi oldukları.

İlk soruya cevabım yetişkin insanlar, yeni doğmuş bebekler, kediler, balıklar ve gelecekteki yapay zeka sistemleri. İkinci soruya cevabımsa yetişkin insanlar, yeni doğmuş bebekler ve gelecekteki yapay zeka sistemleri. Kedilerin durumundan pek emin değilim. Kişi tanımını ne kadar katı bir şekilde yaptığımıza göre yeni doğmuş bebekler konusunda da şüpheler doğabilir. Yapay zekanın gelecekte bilince ve rasyonaliteye sahip olmasında prensipte bir problem olmadığını düşünüyorum.

Soru 75: Bir şey olmalı demek o şeyin olabilmesini gerektirir mi?

Cevabım: Spesifik bir durumda evet, spesifik bir başka durumdaysa hayır demeye meyilliyim.

Eğer bir şeyi yapmanız mümkün değilse yapmamanız nedeniyle sorumlu tutulamazsınız. Bu nedenle o şeyi yapma sorumluluğuna da sahip olamazsınız. Bireysel eylemler açısından prensip doğru görünüyor. Öte yandan normatif hedefler açısından düşünelim. Diyelim ki devletlerin olmaması gerektiğini söyleyen biri var. Ancak devletlerin olmaması, bazı uzak koşullar altında, mümkün olsa bile mevcut koşullarda mümkün değil. Bu durumda devletlerin olmaması gerektiği hala doğru olabilir miydi? Muhtemelen evet. Ancak zayıf anlamda bir olabilirlik hala gerekiyor bu durumda da. En azından çelişkili veya tam anlamıyla imkansız bir durumun gerçekleşmesi gerekmezdi.

Soru 76: Felsefi bilgi diye bir şey var mı ve varsa ne kadar? Yok mu, az mı, yoksa çok mu?

Cevabım: Çok.

Pek çok felsefi tartışmanın çözüldüğünü söyleyebileceğimizi düşünüyorum. Çözülmemiş tartışmaların çoğundaysa bariz yanlış seçeneklerin neler olduğunu biliyoruz. Bunun dışında hangi görüşün hangi versiyonlarının güçlü/zayıf olduğunu, pek çok görüşü savunmanın en iyi/en kötü yollarının neler olduğunu biliyoruz.

Soru 77: Platonun görüşü hangisiydi? Sadece formları bilebildiğimiz mi yoksa somut şeyleri de bilebildiğimiz mi?

Cevabım: Kararsızım.

Soru 78: Kapitalizm mi sosyalizm mi?

Cevabım: Kapitalizm.

Kapitalizmin sosyalizme kıyasla neden daha tercih edilebilir olduğu üzerine sayfalarca yazabilirim. Ancak sosyalizmin çok fazla versiyonu olduğu için sosyalizmlerin “geneline” yapılabilecek pek fazla eleştiri olmadığını düşünüyorum. Bunun dışında ABD merkezli bir ankette sosyalizme sosyal demokrasinin de dahil edildiğini ve bunun suları bulandırdığını düşünüyorum. Eğer ankette sosyal demokrasi seçeneği olsaydı oranlar nasıl etkilenirdi çok merak ediyorum.

Soru 79: Mümkün dünyalar: somut mu, soyut mu, yoksa yok mu?

Cevabım: Soyut demeye meyilliyim ama uzay-zamanı aşan soyut varlıklar olduklarını düşünmüyorum. Nesnelerin eğilimleri olduğundan ve nelerin mümkün olduğunun bu eğilimler tarafından sınırlandığını düşünüyorum. Bu durumda mümkün dünyalar nesnelerin eğilimlerinden yola çıkarak inşa ettiğimiz soyut varlıklar olarak var diyebiliriz. Mümkün dünyalar konusunda aynı görüşü savunuyor mu bilmiyorum ama bildiğim kadarıyla Graham Oppy ve bir felsefeci daha savunuyor bu modalite görüşünü.

Soru 80: Pratik akıl konusunda Kantçılık mı, Humeculuk mu, yoksa Aristotelesçilik mi?

Cevabım: Kararsızım.

Humecu değilim sadece onu söyleyebilirim. Kantçı ve Aristotelesçi teorileri karşılaştıracak kadar haklarında okumadığım için kararsızım.

Soru 81: Yeter sebep ilkesi doğru mu yanlış mı?

Cevabım: Doğru demeye meyilliyim.

Yeter sebep ilkesinin güçlü versiyonlarını, yani her şeyin olduğu gibi olmasının ve diğer alternatiflerin de gerçek olmamalarının bir yeter nedeni olduğu versiyonların, doğru olmadığını düşünüyorum. Ama zayıflatılmış yeter sebep ilkeleri (açıklamanın contrastive olmasının gerekmediği versiyonlar) bence güçlü. Üstelik modalite konusunda kabul ettiğim eğilimcilik görüşü de yeter sebep ilkesinin zayıf versiyonlarını ima ediyor bence.

Soru 82: Özellikler aşkın tümeller midir, içkin tümeller midir, troplar mıdır, sınıflar mıdır, yoksa yok mudur?

Cevabım: Deflasyonist görüşlere meylediyorum.

Özellikler tartışmasıyla ilgili olarak deflasyonizmi makul buluyorum. Özellikleri içeren cümlelerin doğru olması halinde buradan, kolay ontolojistlerin söylediği gibi, özelliklerin var olduğunu direkt çıkarabileceğimizi kabul etmeye meyilliyim. Troplar ve içkin/aşkın tümeller olmasa bile (ya da bunlarla ilgili soru yanlış olsa bile) özellikler vardır diyebiliyoruz bu görüşte. Özellikler var demekle beraber haklarında spesifik bir teoriyi kabul etmeye isteksizim.

Soru 83: Önermesel tutumlar konusunda temsilcilik mi, fenomenalizm mi, yönelimselcilik mi yoksa önermesel tutum diye bir şey yok mu?

Cevabım: Temsilcilik demeye meyilliyim.

Bunu tamamen konu hakkındaki sezgim nedeniyle söylüyorum. Konuyu detaylıca araştırmadım. En inanılmaz gelen önermesel tutumların olmadığı şeklindeki pozisyon. Önermesel tutumların herhangi bir hissiyatı gerektirmemeleri nedeniyle fenomenalist teoriler de makul gelmiyor. Temsilcilik ve yönelimselcilik arasından temsilciliğe meylediyorum sadece.

Soru 84: Önermeler yapı sahibi varlıklar mıdır, yok mudur, eylemler midir, kümeler midir, yoksa basit varlıklar mıdır?

Cevabım: Kararsızım. Konu hakkında yeterince bilgim yok.

Soru 85: Kuantum mekaniği: gizli değişkenler mi, epistemik yorum mu, çoklu dünyalar mı, dalga fonksiyonunun çöküşü mü?

Cevabım: Kararsızım.

Saygı duyduğum fizikçilerin ve fizik felsefecilerinin çoğu çoklu dünyalar yorumuna meylediyor. Konu hakkında en son göz gezdirdiğim birkaç kitap da (Alastair Wilson’ın Nature of Contingency’si mesela) bu yorumu savunuyor. Bana söz konusu yorum inanılmaz geldiği için şimdilik konu hakkındaki yargımı askıya aldım.

Soru 86: Irk kategorilerini revize mi etmeliyiz, devam mı ettirmeliyiz yoksa ortadan kaldırmalı mıyız?

Cevabım: Revize etmeliyiz.

Irk konusundaki en kullanışlı kategori biyolojik olan. Biyolojik kategorilendirmeyle sağduyu kategorileri birbirleriyle tam anlamıyla bağdaşmıyor. Dolayısıyla biyolojik kategorilendirmeye daha yakınsayan bir kategorilendirmeyi kullanmaya başlamamız gerek.

Soru 87: Rasyonel fikir ayrılıkları (aynı delillere sahip olan iki kişi arasında) var mı (permissivism) yok mu (impermissivism)?

Cevabım: Var demeye meyilliyim.

Aksi takdirde felsefedeki fikir ayrılıklarını açıklayabilmem mümkün değil. Epistemik sorumluluklarını yerine getirmiş taraflar arasında fikir ayrılığı olabiliyor. O halde rasyonel fikir ayrılıkları da olabilir. Aksi takdirde felsefedeki, ve diğer alanlardaki, belirtilen türden fikir ayrılıklarının olması halinde ya taraflardan biri kesinlikle irrasyonel dememiz gerekirdi ya da o soruyla ilgili doğru pozisyon sırf fikir ayrılıkları nedeniyle agnostisizm olmalı dememiz gerekirdi. İki seçenek de bana makul gelmiyor.

Soru 88: Dış dünya şüpheciliğine verilen cevaplardan hangisi en güçlüsü? Semantik dışsalcı, pragmatik, bağlamsalcı, dogmatist, en iyi açıklama çıkarımı, ya da epistemik dışsalcı?

Cevabım: En iyi açıklama çıkarımı.

Semantik dışsalcılık ve epistemik dışsalcılık şüpheciliğe bir anlamda cevap veriyor ama şüphecilik tartışmasında “ilgilenilen” cevap türü bu değil. Dogmatist cevap yine şüpheciliğe meyleden birinin cevap olarak göremeyeceği bir cevap. Geriye kalan seçenekler bağlamsalcılık ve en iyi açıklama çıkarımı. Bağlamsalcılık konusunda kararsızım. En iyi açıklama çıkarımı argümanıysa, şüpheciyi ikna etmeyebilse bile, şüphecinin aradığı tarzdaki bir cevabın elimizdeki en iyi örneği olsa gerek.

Soru 89: Semantik içerik konusunda (hangi ifadeler bağlama bağlıdır?): Minimalizm, radikal bağlamsalcılık ya da ılımlı bağlamsalcılık?

Cevabım: Kararsızım. Tartışma hakkında yeterli bilgiye sahip değilim ve ilk bakışta seçeneklerin hepsi de makul görünüyor. Aralarında nasıl tercih yapabileceğim hakkında en ufak bir fikrim yok.

Soru 90: Uyuyan güzel (yazıysa bir kere uyanır, turaysa iki kere uyanır, yazıda uyanma olasılığı nedir?): ½ mi ⅓ mü?

Cevabım: ½ demeye meylediyorum ama konu hakkında bilgim yok. ⅓’ü savunan uzmanlar olduğu için kararsızım demem daha doğru.

Soru 91: Uzay zaman konusunda tözcülük mü ilişkiselcilik mi?

Cevabım: Tözcülük demeye meylediyorum.

Bunun ana nedeni uzay-zamanın nedensel ilişkilere girebilmesi, özelliklerini değiştirebilmesi vs. nedenleriyle salt bir ilişkiler ağından daha fazla bir şeymiş gibi görünmesi.

Soru 92: Heykel ve kil: Bir şey mi iki şey mi?

Cevabım: Kararsız.

Sadece seçeneklerden hangisini seçeceğim konusunda kararsız değilim. Aynı zamanda bu tartışmanın anlamlı olup olmadığı konusunda da kararsızım.

Soru 93: Zamansal ontolojide şimdicilik mi, büyüyen blok evren mi, ebedicilik mi?

Cevabım: Ebedicilik.

Soru 94: Gönderim teorisi olarak nedensel teori mi, deflasyonist teori mi, yoksa tanım teorisi mi?

Cevabım: Genelde nedensel teori. Bazı spesifik durumlardaysa tanım teorisi.

Nedensel teori özellikle “olağan durumlardaki” gönderimi açıklamak için en iyi seçenek. Ama bazı durumlarda yetersiz. Mesela Tanrı’ya ya da soyut varlıklar (sayılar gibi) varsa bunlara gönderimde bulunabilmemiz nedensel teoriden ziyade tanım teorisiyle mümkün gibi. Bu şeylere gönderimde bulunabileceğimizi reddetmek cazip gelmediği için buradaki gibi hibrit bir teoriyi savunmak durumundayım.

Soru 95: Zaman yolculuğu metafiziksel olarak imkansız mı metafiziksel olarak mümkün mü?

Cevabım: Metafiziksel olarak mümkün.

Zamanın B teorisi açısından düşünürsek zamanda yolculuğu absürt kılan hiçbir şey yok. Geçmişi değiştirebileceğimizi düşünmediğimiz sürece tabi. Geçmişi nedensel olarak etkileyebilir ve “olduğu gibi olmasını” sağlayabiliriz elbette. Ama bu geçmişi değiştirmekle aynı şey değil.

Soru 96: Hakiki çelişkiler: Mümkün ancak gerçek değil, imkansız, veya gerçek?

Cevabım: İmkansız.

Yalancı paradoksuyla ilgili bilindik bir karşı-örnek dışında olağan türden hakiki çelişkilerin var olabileceğini düşünmemiz için hiçbir gerekçemiz yok. Yalancı paradoksu hakkında ne düşüneceğimi bilmiyorum ama.

Soru 97: Seçilimin birimi: genler mi organizmalar mı?

Cevabım: Kararsızım. Konu hakkında yeterince bilgim yok.

Soru 98: İdeal bilimsel akıl yürütme epistemik olmayan değerlere zorunlu olarak duyarlı mıdır yoksa duyarsız mıdır? Zorunlu olarak duyarlıdır (değer yüklüdür), ikisi de olabilir, zorunlu olarak duyarlı değildir (epistemik olmayan değer yüklü değildir)?

Cevabım: Zorunlu olarak duyarlıdır.

Epistemik değerle ahlaki değer arasında net bir ayrım yapılamadığını düşünüyorum her şeyden önce. Dolayısıyla bilimin epistemik değerlere duyarlı olması diğer değerlere de duyarlı olmasını gerektiriyor.

Soru 99: İyi oluş teorileri: hedonizm/deneyimcilik, arzu tatmini, veya objektif liste teorisi?

Cevabım: Objektif liste teorisi.

Kişinin iyi bir durumda/halde sağlayan her şey deneyimleriyle bağlantılı değil. Bazı şeyler iyi oluşu farkında olmamamız ve herhangi bir hissiyat yaratmaması halinde bile etkileyebiliyor. Arzu tatmini teorisi kişinin arzularının gerçekleşmesi halinde iyi bir durumda olamaması ihtimalini dışladığı için sıkıntılı. Objektif liste teorisiyse bu ilk iki teorinin iyi olan taraflarını yakalayabiliyor ve her iki teoriye gelen eleştirileri de karşılayabiliyor.

Soru 100: Wittgenstein’ın hangi dönemini tercih ediyorsunuz? Erken dönem mi geç dönem mi?

Cevabım: Geç dönem.

Erken dönem Wittgenstein’ı yüzeysel buluyorum genel olarak. Belli felsefi varsayımlara aşırı bağlı olup onları götürebileceği en ekstrem sonuçlara götüren bir felsefe yapma biçimi var erken dönemde. Geç dönemse daha “liberal”, katı ilk ilkelerden yola çıkmaktan ziyade argümanlar nereye götürürse oraya gitme durumu var. İkincisi bana genel olarak daha fazla hitap ediyor bu nedenle.

Sonuç:

Burada bazı alanlar hakkındaki sorulara verdiğim cevaplardan bazılarından fazlasıyla eminim (siyaset felsefesi, din felsefesi, metaetik vb.). En az emin olduklarımsa en az aşina olduğum felsefe alt dallarıyla ilgili olanlar (epistemoloji, zihin, bilim felsefesi vs.) İlk kategorideki cevaplara kıyasla ikinci kategoridekilerin ileride değişme ihtimali çok daha fazla.

--

--

Berat Mutluhan Seferoğlu

26, Ankara. Bilkent Felsefe, Öncül Analitik Felsefe Dergisi, Felsefe Kanalı. İlgi alanlarım: Felsefe, evrimsel psikoloji, metal müzik, PC oyunları