DEHB’in Aydınlık Tarafı

Berat Mutluhan Seferoğlu
5 min readOct 26, 2021

Sanırım AkademiX için yaptığım “Erteleme Davranışı ve Motivasyonsuzlukla Mücadele Etmek” sunumunda DEHB teşhisinin benim açımdan bir soğuk duş etkisi yarattığını söylemiştim. Sonuçta DEHB insanın yaşamını inanılmaz derecede zorlaştıran bir bozukluk ve teşhis almanın yarattığı etkilerden biri, en azından başlangıçta, hayatınızın asla ‘iyiye gidemeyeceği’ni düşünüp umutsuzluğa kapılmanız. Bu yazıda DEHB kaynaklı güçlükleri küçümseme niyetinde değilim. Ancak DEHB’in genelde yadsınan pek çok avantajı da var ve burada bunlardan bahsetmek istiyorum. Bu sayede soğuk duş etkisini teşhis alan diğerleri için bir nebze olsun hafifletebileceğimi umuyorum.

Yaratıcılık

DEHB beyninizdeki dopamin miktarının kronik bir şekilde düşük olmasına neden olduğundan dolayı insanın sürekli kendisini uyaracak bir şeyler aramasına neden oluyor. Eğer çevrenizde sizi uyaracak yeterli miktarda şey yoksa mecburen sizi uyaracak şeyleri kendiniz yaratmak zorundasınız. DEHBli çocuklar bu yüzden tuhaf tuhaf oyunlar icat ediyor ve derslerde dalıp giderek hayal kuruyor, DEHBli yetişkinlerin aklına bu yüzden tonla ilginç proje geliyor. Bir problem bizi zorluyorsa, geleneksel yöntemlerle o problemi çözmekte güçlük çektiğimiz için türlü türlü çıkış yolları aramamız gerekiyor. Uyarılma yönünde duyduğumuz ihtiyaç ve sevmediğimiz işlere odaklanmakta güçlük çekmemiz bizi yaratıcı olmaya mecbur ediyor.

Tabi aklımıza gelen tonla projeyi hayata geçirmek konusunda problemlerimiz var. Hevesle başladığımız bir proje kısa süre içinde cazibesini yitirip sıkıcı gelmeye başlıyor. Ancak eyleme geçme ve projeleri hayata geçirme konularında ilerleme kaydetmemiz halinde DEHB’in beraberinde getirdiği yaratıcılığın özellikle de yaratıcılık gerektiren alanlarda muazzam bir avantaj getirdiğini söyleyebilirim.

Kendimden örnek vereyim. Özellikle de canım sıkıldığında ve dalıp gittiğimde aklıma hakkında yazabileceğim, araştırabileceğim onlarca konu; hayata geçirebileceğim onlarca proje geliyor. Aklıma gelen her şeyi hayata geçirmeye muhtemelen ömrüm yetmezdi. Yaratıcılık nadir bir yetenek olduğu için DEHBlilerin pek çok alanda şaşırtıcı başarılar elde etmelerine yol açabiliyor. Yeter ki doğru alanı bulsunlar ve eyleme geçebilme konusundaki sıkıntıları üzerinde çalışıp ilerleme kaydedebilsinler.

Girişimcilik

DEHBlilerin kendi işlerine sahip olma oranlarının toplumun geneline kıyasla birkaç kat daha yüksek olduğunu biliyor muydunuz? Ben bunu yaklaşık 1 yıl önce öğrenmiştim ve hiç şaşırmadım. Nedenleri hakkında düşünürken aklıma birkaç şey geldi ama: a) Yaratıcılık ve özellikle de talimat takip etme değil bir şeyler inşa etme isteği, b) 9–5 çalışma şeklinin ve standart şirket yapısının DEHBlilerin doğasına ters olması, c) Girişimciliğin ödülünün direkt olarak kendi çabanıza bağlı olması nedeniyle düzenli maaş almaya kıyasla DEHBlileri daha kolay teşvik etmesi, d) DEHBlilerin risk alma konusunda ortalama insana göre daha istekli olmaları. Bütün bunları birleştirdiğimiz zaman DEHBlilerin girişimci olmak için biçilmiş kaftan oldukları aşikar görünüyor.

Yine kendi hayatımdan örnek vereyim. Hayatım boyunca çeşitli girişimcilik maceralarına da atıldım. Bunlardan hatırlayabildiğim kadarıyla ilki ilkokuldayken katılımın ücretli olduğu bilgi yarışmaları yapmamdı. Katılanlar belli bir para veriyor ve yarışmada birinci olan ortaya konan toplam paranın yarısını alıyordu (Diğer yarısı da bana harçlık oluyordu elbette). Geçinmekte ciddi şekilde zorlandığım bir dönemde Türkiye’de, sanıyorum ki, sınava odaklı olmayan bir şekilde analitik felsefe üzerine grup dersleri/özel dersler veren ilk kişi oldum. Yakın zamanda da gereken sertifikaları alıp kişilere/kurumlara üretkenlik, performans artırma, stres/zaman yönetimi gibi konularda danışmanlık yapmaya başlayacağım.

9–5 bir işte çalışmak benim için hayal bile edilemeyecek bir şey. Mecburen kendi işimin patronu olmam gerekiyor. Bu durum, inanıyorum ki, DEHBlilerin çok ciddi bir bölümü için de aynı.

Hiperodaklanma

DEHB bana kalırsa talihsiz bir şekilde isimlendirilmiş bir psikiyatrik bozukluk. Neden? Çünkü DEHB aslında dikkat eksikliğiyle ilgili değil dikkati yönlendirmeyle ilgili bir bozukluk. Hiperodaklanmanın ne olduğunu açıklamadan önce bu noktayı netleştirmem gerek.

DEHBli bir çocuk var diyelim. Derslerine odaklanamıyor ama bilgisayar oyunlarına saatlerce odaklanabiliyor. Peki neden? Çünkü ders çalışmanın aksine bilgisayar oyunları DEHBli çocuğun beynini uyarabiliyor. Bilgisayar oyunları yapıları gereği yaptığınız şeyin ‘getirisini’ anında görmenizi sağlayan, görünür bir gelişim eğrisi olan şeyler. Ancak günlük hayatta yapmamız gereken çoğu şey böyle değil. Günlük hayatın rutin işleri bizleri yeterince uyarmadıkları için onlara odaklanamıyoruz. Daha doğrusu, içimizdeki ve dışımızdaki diğer uyaranları bloke ederek dikkatimizi sıkıcı gelen şeylerin üzerinde tutmayı başaramıyoruz. Ancak bir şey bize sıkıcı gelmiyorsa dışarıdaki uyaranları o kadar efektif bir şekilde bloke edebiliyoruz ki yemek yemeyi, su içmeyi, tuvalete gitmeyi dahi unutabiliyoruz.

İşte bu son durum ‘hiperodaklanma’ denen şey. Bu durumun normalde ‘akış’ denen duruma benzer, ancak ondan bile daha aşırı bir derin odaklanma durumu olduğunu söyleyebilirim. Bir şey gerçekten ilginizi çekiyorsa, yaparken keyif alıyorsanız ve belli bir seviyenin üstünde zorlanıyorsanız (aşırı değil) o şeyi yaparken kendinizi kaybediyorsunuz. Zaman algınızı yitiriyorsunuz. Size yakın bir mesafeden seslenenleri bile duyamıyorsunuz. Birkaç saat harcamanıza rağmen sanki dakikalar geçmiş gibi hissediyorsunuz. Bu moda girdiğinizde hayat dolusunuz. Sıkılmadığınız ve odaklanma konusunda güçlük çekmediğiniz gibi bilişsel olarak en yüksek performansınızı sergiliyorsunuz.

Hiperodaklanmanın iyi tarafı, toplumun ödüllendirdiği veya bir şekilde ilgilenmeniz gereken konulara hiperodaklanırsanız bunun muazzam bir avantaj olması. Normal bir insanın sıkılacağı yerde çabuk sıkılmalarıyla tanınan DEHBliler yaptıkları şeyi bu moddayken hiçbir şekilde sıkılmadan sürdürebiliyor. Tabi hiperodaklanmanın olumsuz tarafı da bu derin odağınızın odaklanmayı bırakmanız gereken durumlarda bile yaptığınız şeyden kopamamanıza neden olması. Ancak hiperodaklanma yeteneği kesinlikle DEHBlilerin sahip olduğu ve ‘süper güce’ en fazla benzeyen şey.

Samimiyet

DEHBlilerin ‘dürtüsel’ olduklarını biliyoruz. Bu dürtüsellik kötü seçimler yapmamıza, biraz olsun durup düşününce yapmamızın ardından pişmanlık duyduğumuz eylemlerde bulunmamıza neden oluyor. Ancak bu dürtüsellik durumunun görece olumlu bir tarafı da var: Samimiyet. Olduğumuz kişiyi saklamakta çok zorlanıyoruz. Bu da düşüncelerimizin dilimizden herhangi bir zihinsel filtreleme gerçekleşmeden dökülüvermesine neden oluyor. Tabi bu bazen zor durumlara düşmemize de neden oluyor ama doğru ortamda bu tür samimiyet kesinlikle çok güzel bir şey. Sahte olamıyoruz çünkü sahte olmak için, birilerini haksız yere pohpohlayabilmek için gereken özkontrol yetisine çok daha az sahibiz. DEHBli olup da sizinle aşırı iyi geçindiğini gördüğünüz biri varsa onu kesinlikle bırakmayın. Bütün duygularının ve düşüncelerinin samimi olduğu neredeyse kesin çünkü.

Duyarlılık/Adalet Duygusu

Yine dürtüsellik kaynaklı bir avantaj: Eğer bir şey bizi rahatsız ediyorsa, birinin davranışını yanlış buluyorsak bu konudaki hislerimizi saklayamıyoruz. Kendimizi sansürleyemediğimiz için adalet duygumuz son derece yoğun olabiliyor. Köprüden geçinceye kadar ayıya dayı diyemiyoruz. Direkt “Abi bu ayı galiba” deyiveriyoruz. Bu özelliğin özellikle de güçlü bir adalet duygusuyla birleşince zorbalara karşı çıkan, otoriteye biat etmeyen bir mizaca yol açması son derece muhtemel. Dediklerimizin sonuçlarını düşünmeden ağzımızdan sözcükler dökülüveriyor sonuçta.

Yüksek Enerji Seviyesi

Bu bütün DEHBlilerde olkan bir şey değil ve olan DEHBlilerde de her zaman gördüğümüz bir şey değil. Ama eğer ekibinizde DEHBli biri varsa ve yeni bir projeye başladıysanız bu kişinin yaşama sevinci ve hevesinin kesinlikle bütün ekibe bulaşacağı kesin.

Özgün Bir Mizah Anlayışı

Komedyenler arasında DEHBlilerin miktarı görece daha fazla gibi. Bunun nedenlerini tahmin etmek zor değil. Yaratıcılıktan zaten bahsetmiştim. Bu her şeyden önce olağandışı bağlantılar kurmanızı ve tuhaf hikayeler anlatmanızı kolaylaştıran bir özellik. Yine bazılarımız için ‘içimizin dışımızın bir olması’ hele ki insanlarla aramız iyiyse karşı konulamaz, özgün bir kişi olmamızı sağlıyor. Son olarak dürtüselliğimiz de ani tepkiler vermemizi, hazırcevap olmamızı ve doğal olmamızı sağlıyor. Bütün bunlar komedyenler için çok avantajlı özellikler. Komedyen olmayanlarımız da mizah anlayışlarıyla diğerlerinin hayatına neşe getirebiliyor haliyle.

--

--

Berat Mutluhan Seferoğlu

26, Ankara. Bilkent Felsefe, Öncül Analitik Felsefe Dergisi, Felsefe Kanalı. İlgi alanlarım: Felsefe, evrimsel psikoloji, metal müzik, PC oyunları