Ateizm ve Tanrı’nın Tanımı
Ateizmi bir inanç olarak anlamamız gerektiğini düşündüğümden daha önce bahsetmiştim. Ateizm, temelde, belli bir türden varlığın ya da varlıkların olmadığı yönünde felsefi bir görüş: ‘Tanrı’nın var olmadığını iddia ediyor. Ancak literatürde o kadar fazla Tanrı tanımı var ki ateistlerin neyi reddettiğinin net bir tanımını yapmak oldukça güç.
Özellikle bazı Tanrı tanımları hakkında çoğu ateistin ne düşünmesi gerektiği hiç bariz değil. Doğanın Tanrı olduğunu düşünen ve doğaya zihinsellik atfetmeyen natüralistik bir panteistin durumunu düşünün. Kuşkusuz, ateist evrenin varlığını kabul etmektedir. O halde natüralistik panteistle ateist arasında ontolojik kabuller açısından bir fark yok gibi. Natüralistik panteist, ontolojisine ateistin dahil etmediği herhangi bir şeyi kabul etmemektedir. Yine antik bir Güneş kültünü düşünelim. Bu kült Güneş’e, bilinçli bir varlık olmadığını kabul etmekle beraber, tapıyor olsun. Ateistin ontolojik kabulleriyle Güneş kültünün ontolojik kabulleri arasında bir fark yok gibi görünüyor. O halde, Tanrı’yı Güneş olarak kabul ettiklerine göre, Güneş kültünün mensupları ateistin Tanrı’ya inandığını mı söylemelidir?
Benzer bir güçlük Paul Tillich gibi Tanrı’ya kişilik ve bilinç atfetmez gibi görünüp Tanrı’dan ‘varlığın zemini’ olarak bahseden teologların Tanrı tasavvurları nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Ateist, diyelim ki, varlığın zemini olan ve diğer her şeyin ondan kaynaklandığı ‘bir şeylerin’ olduğunu kabul ediyor. Bu durumda Tanrı’nın var olduğunu da kabul etmiş olur mu? Ateiste göre hayır, ancak Tillich’e göre bu sorunun yanıtı evet olabilir.
Kilit güçlük bazı inançlıların Tanrı olarak kabul ettiği şeylerin pek çok ateiste göre Tanrı olarak sayılmayı hak etmemesinden kaynaklanmaktadır. Natüralistik panteistin Tanrısı ateistlere göre Tanrı değildir, Güneş ateistlere göre Tanrı değildir, Tillich’in bahsettiği ‘varlığın zemini’ çoğu ateiste göre Tanrı değildir. Çoğu ateist bu tür varlıkları ontolojilerine kabul etmelerine rağmen ateist olmaya devam ettiklerini düşünür.
O halde ateistler için Tanrı’nın ne olduğunu, Tanrı olarak anılmayı hak eden varlıkların sahip olmaları gereken özellikleri belirlememiz gerek. Bu nedenle bu yazıda ateistlerin ne tür bir varlığı reddettiklerine dair genel bir resim çizmeye çalışacağım.
Üç koşulun gerektiğini öne süreceğim:
- Kişi olmak veya hiç değilse zihinsel bir varlık olmak
- Ezeli olmak
- Bir şekilde bütün fiziksel varoluşun varlığının veya düzeninin açıklamasını sunuyor olmak
1 gerekli, çünkü Tanrı’yı salt bir ‘güç’ fikrinden ayırt etmemiz için bir kişi olması ya da zihinsel özelliklere sahip olması gerekiyor. Varsayalım ki evrenin kökeninde yatan, açıklamasını sunan ezeli ve ebedi bir fiziksel kuvvet var. Kuşkusuz bu kuvvete Tanrı demememiz gerekirdi. Öte yandan Tanrı’nın insan kişileri gibi bir kişi olması gerektiği de fazla sınırlandırıcı bir kıstas gibi görünür. Şayet zihinsel bir varlık olmak insan kişilerinden önemli derecede farklı olmakla bağdaşıyorsa (mesela zamansız bir zihin var olabiliyorsa) böyle bir varlığın evrenin açıklamasını sunması halinde Tanrı olarak nitelenmesi son derece makul görünür. O halde insan benzeri bir kişi olmanın yanı sıra insandan radikal şekilde farklı zihinsel varlıkları da Tanrı tanımımıza dahil etmemiz lazım.
2 gerekli, çünkü ezeli olmayan kişiler ve yaratıcılar olsa bile bunlara Tanrı demek doğru görünmemektedir. Evreni başka bir evrendeki fizikçilerin yarattığı yönündeki senaryoyu düşünün. Bu fizikçilere Tanrı demeli miyiz? Hayır. Bu fizikçiler doğup büyüdüler. Evren veya hiç değilse onların evrenleri kendi varlıklarını önceliyordu. O halde bu fizikçiler bütün fiziksel varoluşun açıklamasını sunamazlar. Dolayısıyla Tanrı olarak nitelenmemelidirler.
3 de gerekli, çünkü fiziksel gerçeklikle beraber var olan ancak onun açıklanmasında rol oynamayan varlıklar Tanrı olarak nitelenmeyi hak etmezmiş gibi görünüyor. Diyelim ki evreni yaratmamış ve evrenin var olmasının açıklamasında rol oynamayan ancak ezeli olan bir takım ruhlar var. Bunlar insan benzeri kişiler. En fazla insan seviyesinde bilişsel yetileri var. Doğa yasalarını değiştiremiyorlar, hiçlikten fiziksel şeylerin gelmesini sağlayamıyorlar. Bu varlıklara Tanrı demeli miyiz? Muhtemelen hayır.
Peki neden evrenin varlığının açıklamasında rol oynayan veya en azından evrenin düzeninde rol oynayan varlıklar ifadesini kullandım? Bunu özellikle Antik Yunan Felsefesinde gördüğümüz demiurge’u da Tanrı tanımıma dahil etmek için ekledim. Demiurge fiziksel evreni hiçten yaratmadı. Ancak biçimsiz bir tözü düzenleyerek evreni meydana getirdi. Dahası, bu biçimsiz tözün yaratıcısı da değildi. Ezeli bir tözü düzenleyen ezeli bir varlığın da Tanrı nitelemesini hak ettiğini düşündüğüm için tanımı bu şekilde yaptım.
Sonuç olarak bir ateistin var olduğunu reddettiği varlıkların (Tanrı veya tanrıların) ezeli (başlangıcı olmayan), kişi veya zihin olan, fiziksel gerçekliğin ya da evrenin varlığının ve/veya düzeninin açıklamasını sunan varlıklar olmaları lazım. Bu tanım kısmen revizyonist. Mesela Antik Yunan tanrılarının bazıları ezeli değil ve evrenin yaratılışında/tasarımında rol oynadıkları iddia edilmiyordu. Bu varlıkların Tanrı olarak değil, bir tür süper insan olarak görülmesini daha uygun buluyorum.
Bir varlığın Tanrı olarak nitelenebilmesi için yeter ve gerek koşulları ortaya koymayı amaçladım. Bu koşullara uymayan herhangi bir varlığı Tanrı olarak nitelendirmediğim için natüralistik panteiste, Güneş kültüne inananlara ve Tillich’e rahatlıkla cevap verebilirim. Onların Tanrı dedikleri varlıkları ontolojime kabul etsem bile bunun ateizm açısından sıkıntı yaratacağını düşünmüyorum.
Ancak, kuşkusuz, kelimelerin anlamları varsa şayet, Tanrı tanımını sınırlama girişimlerinin bir sınırı olmalı. Mesela, bana göre, Tanrı’dan sadece klasik teizmin (daha doğrusu teistik personalizmin ama bu başka bir yazının konusu) Tanrı anlayışını anlayan ateistler hata yapıyor. Deizmin Tanrı anlayışı da, en azından onu bir kişi olarak tasavvur etmeleri halinde, Tanrı olarak nitelendirilmeyi hak ediyor. Bu ateistlerin Tanrı tanımı kavramı makul olandan daha dar bir şekilde anlamış olurdu. Panteistin, Tillich’in ve Güneş kültüne inananların hatasıysa kavramın kapsamını gereğinden fazla geniş tutmalarıydı. O halde burada sorumuz şu: Bir kavramın kapsamını nasıl belirlememiz gerekiyor? Hangi tanımlar gereğinden dar kapsamlı, hangi tanımlar gereğinden geniş kapsamlı nasıl anlayacağız? Peki belli bir dilde Tanrı kavramı İngilice veya Türkçe’deki Tanrı kavramından daha geniş kapsamlıysa -Güneş’i, doğayı, süper insanları da kapsıyorsa- ne yapacağız?
Bunların hepsi de oldukça önemli sorular. Herhangi birine kapsamlı bir cevap vermem çok zor olsa da kabaca görüşümü özetleyeyim. Bir kavramın kapsamını onu çeşitli sınır durumlarına karşı sınayarak belirliyoruz. En azından Türkçe’de ve İngilizce’de Tanrı tasavvurunun benim dediğime yakın olduğunu düşünüyorum. Ancak kavramın, makul bir şekilde, bizim dışladığımız sınır durumlarını kapsadığı dillerin de olabileceğini düşünüyorum. Bu durumda izleyeceğim strateji iki kavramın birbirinden farklı olduğunu söylemek olurdu. Benim ateizmin reddettiğini düşündüğüm varlıklar bu yazıdaki koşullara uyan varlıklar. Eğer durum hoşunuza gitmiyorsa reddettiğim şeyin Tanrı olduğunu söylememe dahi gerek yok. Tanrı kavramını, muğlak olması nedeniyle işleri zorlaştırdığı için, kullanmayı tamamen bırakıp bu yazıda bahsettiğim türden varlıkları reddeden bir görüşe sahip olduğumu söyleyebilirim. Zaten önemli olan görüşümün muhtevası, Tanrı’yı reddetmesi veya ateizm diye bir -izm ile nitelenmesi değil.